7 Mart 2016 Pazartesi

-Bloody Mary

Ben çok gençken.Korku hayranı değilimdir.Her korku filmi izlediğimde, onun hakkında rüya görürüm.Neyse.Hikayem okulumda başlıyor.5. sınıftaydım,diğer çocuklarla serserilerle takılıyorduk.Şey, kızlar tuvaletinde bir kız Kanlı Mary hakkında konuşmaya başladı. Kız dediki, "Eğer tuvaletin bütün ışıklarını kapatırsan,kapıyı kilitlersen ve mum yakarsan ve 3 kere etrafında dönüp aynaya bakıp 3 kere Bloody Mary(Kanlı Mary) diyerek yansımanızın arkasına geçip kendini gösteriyor."
Bunun hakkında çok tedirgindim ama bunun yanlış olduğuna inanmak istedim.Fakat ben çocukken korkak kedi gibi korkaktım ve kızın dediği gibi yapmadım. Bütün ışıkları kapattım ama sabahtı ve odamaydım, tuvaletde değil.Mum aldım(Anneminkini aldım kendisi o sıra şekerleme yapıyordu) ve makyaj masamın aynasının önünde dönerek 3 kere Bloody Mary(Kanlı Mary) dedim.
Bunu yaparken gözlerimin hepsi kapalıydı ve açtığım zaman aynaya baktım,o orada duruyordu.Miğde bulandırıcı yağlı bir saçı vardı, gözleri içine göçmüş ve boyanmış kırmızı dudaklar..
Panik yaşadım. Arkama baktım ama bir şey yoktu ama aynaya bakınca hala orada duruyordu.Sonra o konuşmaya başladı.Ne dediğini anlamadım çünkü hiperven(?) olmaya başladım.Dizlerime çöktüm ve gece olana kadar orda kaldım. Cesaret toplayıp kalktığımda aynada kanlı el izleri vardı.Hemen o izleri sildim.
O gece izledndiğimi düşünmeye başladım, fakat gözlerimi açmayı red ettim. Benim kör(mecazi) annem bende yanlış bir şey hissetmedi.Her seferinde aynadan geçince Kanlı Mary'nin beni izlediğini düşünüyorum.Aynaya bakmayı red ediyordum.bir ay sonra aynaya baktım kendimi gördüm,odamda,başka bir şey yok. İç çektim ve yolumdan çıktığını için sevindim.O gece uyuyorken bir zil sesi duydum.Hiç böyle bir zil sesi duymamıştım.Sonra onun sesini tekrar duydum.Onun kelimeleri beynimin içinde yanıyor gibi.
"Sabahlara kadar uyuyan küçük çocuk
Tanışmamız tamamen berbat bir kader.
Belki kanın bedeninde bir leke olucak ve kemiklerin kırılacak
Bu zil çalıcak ama kimse kurtulamıyacak."
Gerçekten korkuyordum. Gözlerimi açmak için çok korkuyorum ama uyumadan kendimi tutamadım. Sonraki gece aynı şey oldu. Soktuğumun zili tekrar çaldı ve yine sesini durdum.
"Küçük kız önceden kim yatıyordu bu yatakta
Sen ölümün elinden kaçtın ama yine değil.
Benim yaşadığım aynı kaderi sende yaşıyacaksın
Tatlı kabuslar, tatlı kız yakında öleceksin."
Çok korkmuştum.O kadarki yerimde duramıyordum.Gözlerimi açtım ve oda boştu aynama baktım ve orda kan izleri vardı. Penceremi kapattım ve yeniden yatmaya çalıştım.Sonraki gün büyük annemin evine gittim. Bilgisayarı açtım ve Bloody Mary yazdım. Bir çok siteden değişik hikayeleri okudum. Hepsi çok korkunçtu ve bir den fazlaydı.Yalnız başıma ölmekten çok korkuyordum. Ben sadece 11 yaşındaydım! Hatta 10 buçuk!Büyük annemin bilgisayarı zıplamaya başladı ve kırıldı,Kanlı Mary'nin suratı belirdi ekranda(Korkunçlu karı).Bilgisayardan uzaklaştım ve büyük babamdan tamir etmesini istedim. Daha sonradan yeni bir bilgisayarı oldu.
Berbattım. Çok berbattım.Fakat kim bana yardım edecek? Onlar benim salak bir çocuk olduğumu güşünecek.Aynamı depoya attım ve yardım için umut aradım.Kimseye yaşadığım tecrubeleri anlatmadım taaki şimdiye kadar.5 yıl sonra bunlar oldu ve artık aynayla kendime bakamaz oldum.Asla aynanın arkasında duranlara bakmayın.

-Smile.dog

-Smile.dog
Smile.dog'un hikayesi kkasik bir gerilim hikayesi gibi aslında. Amatör bir yazar bu olayı yaşamış bir kadından alarak yazıyor. Konuşmaktan öte, kadın kendisini odaya kilitliyor. Ağlıyor ve uyumadan kabuslar görüyor ve diğer problemler. Bu olayların düğüm noktası aslında sadece bir resim içeren disket. Ve bu resim... Smile.dog
Bu resmi görenlerde delilik meydana geliyor ve hiçbir internet sitesinde bu resmin orjinal hali yok. Sadece orjinal Smile.Dog resmi bu etkiyi yaratabiliyor. Ölüyü dahi diriltebiliyor. Bu lanetten kurtulma imkanı da bu resmi paylaşmak. Evet, email veya sosyal medya yoluyla. Bazı efsanelere göre resim paylaşıp azad edilme yöntemi şeytan tarafından bulunup ilk önce şeytanın resmi ile ortaya çıkmıştı.
2007 yazı Mary E. ile röportaja gittim. 15 yıldır kocasıyla röportaj için görüşüyordum. Mary sonunda kabul etti. Bundan önce de röportajlar yapmıştım. Chicago'da röportaj yapmayı amaçlıyorduk. Ancak ben geldiğimde son anda röportaj yapma fikrini değiştirdi ve kendisini odaya kilitledi. Onu kapıda dinliyor ve dediklerini not alıyordum.
Mary'nin söyledikleri dikkatimi çekmişti, göremesem bile. Onun sesinden ağladığını anlayabiliyordum. Ancak ağlama sesi sanki kabusunda ağlarmış gibiydi. Kocası Terence geldi ve özür diledi. Evden çıktım ve aklıma takılan şey bununla ilgili araştırmalar yapmaktı.
Mary, Chicago bazlı bir forumun adminiyken ilk defa Smile.dog ile karşılaşmıştı. O ve Terence beş aydır evlilerdi. Mary o resmi gören 400 kişiden sadece biriydi ve konuyla ilgili tek konuşandı. Devamı anonim veya... Ölmüştü.
2005 yılında onuncu sınıftaydım. Smile.dog en büyük ilgi alanım olmuştu. Mary en çok bilinen Smile.dog (ya da diğer adıyla Smile.jpg) kurbanıydı. Benim ilgimi çeken tek şey ise bu konuda belirgin bir kanıt kaybı olmasıydı. Bazı insanlar bunun sadece bir şaka olduğunu düşünüyorlardı.
Normaldi. Çünkü her şey bir resim dosyasından ibaretti. Bu resimler daha sonra internette 4chan gibi sitelerde yayılmaya başladı. Ancak hiç birinin orjinal Smile.jpg gibi etkisi yoktu.
Ne Smile.jpg ne de Smile.dog Vikipedi'de geçiyordu. Hatta Smile.jpg hakkında 2girls1cup veya hello.jpg gibi şok siteleri bile siliniyordu.
Bu resimle karşılaşmak artık bir internet efsanesi olmuştu. Mary'nin hikayesi özel değildi. Bu günlerde Smile.jpg'nin Usenet'in ve hackerların elinde olduğu söyleniyor.
Hatta söylentiye göre 90'ların ortasında aynı resim ile "GÜLÜCÜK!! TANRI SENİ SEVİYOR!" ile beraber internette yazı geçtiği bile söyleniyor. Ancak böyle bir link günümüzde bulunmuyor.
Bu resmi gören herkes resmi aynı tanımlıyor: Köpeğe benzer bir yaratık (Siberya Husky'si gibi) ve kamera flaşı ile aydınlatılmış, karanlık bir odada oturuyor. Tek arkaplan detayı ise insan eli izi şeklinde kan lekesi. El bomboş. Ön planda olan ise köpeğe benzer yaratık. Büyük bir sırıtış, iki ön diş çok beyaz, çok düz, çok keskin ve insan dişine benziyor.
Ve evet. Bunlar resmi hemen gördükten sonra gelen tanımlamalar. Bu resmi gördükten sonra her gün belirli saat dilimlerinde görüntü sendromları yaşıyorlar ve bu resim akıllarında vanlanıyor. Hatta çok yaygın bir kabusa kadar gidiyor. Bunlar terapi ile düzeliyor. Ama bir yere kadar.
Yaklaşık bir sene sonra. Mary E. bana şu epostayı gönderdi. Mart 2008'in başına yakın bir zamanda:
To: jml@****.com
From: marye@****.net
Subj: Geçen yazki röportaj
Sayın Bay. L,
Geçen yazki davranışım için özür dilerim. Umarım anlayışla karşılarsınız. Sizin bir suççunuz yok. Benim kendi problemlerim yüzünden oldular. Neyse, umarım beni affederdiniz. O zaman, korkuyordum.
Görüyorsunuz, 15 yıldır Smile.jpg tarafından lanetlendim. Smile.dog artık her gece kabularımda. Aptalca gelebilir, ama gerçek. Rüyalarım be kabuslarımı artık gerçekten ayırt edemiyorum. Kabuslarımda ne hareket edebiliyor ne de konuşabiliyorum. Sadece o korkunç resme bakabiliyorum. O eli görüyorum, ve sonra Smile.dog'u. Bana doğru konuşuyor.
Evet o bir köpek değil, tabiki de. Ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yok. Beni tek bir şekilde serbest bırakabileceğini söylüyor. Dediği şey: "Sözlerimi yay" Her rüyam bu kelimelerle bitiyor. Anladığınız üzere bana bu resmi başkalarına göstermemi emrediyor.
Ve yaptım. İlk önce resmi 3,5 inçlik floppy diskete attım. Daha sonra kontrol etmeden, atıldığını hissettim.
Bu resmi kendi iş arkadaşıma gösterdim. Hatta Terence'a bile. Sonra ne mi oldu? Eğer Smile.dog sözünü tutsaydı şu aralar rahat uyku çekebilecektim. Eğer yalan söylediyse ne yapabilirdim.
15 yıl hiç birşey yapmadım ve disketi bir rafa kaldırdım. 15 yıldır her gece Smile.dog rüyalarıma giriyor ve sözlerimi yay diyor. 15 yıldır sağlam duruyorum. Ama zor zamanlarım elbette oluyor. Diğer arkadaşlarımın çoğu intihar ettiler. Bazıları tamamen sessizdi. İnternet üzerinden yavaşça kayboldular. Onlar en çok endişelendikleirmdi.
Umarım beni affedersiniz, Bay L., geçen yaz gerçekten çok korktum be utandım Bay L.., sizden istediğim şey lütfen araştırmanıza devam etmeyiniz. Ve son demek istediğim. Herkes hatta benden bile güçlüler onun emirlerine itaat ediyorlar.
İşin başındayken bırakın.
Saygılar,
Mary E.
Terence aylar sonra bana ulaştı ve Mary'nin kendini öldürdüğünü yazdı. Arkasında bıraktıları ise eposta adresini kapatması ve diskteini siyah bir plastik olana kadar yakmasıydı. Bu bölüm onu da çok rahatsız etmişti. Çünkü disket eridiğinde plastik gibi değil, hayvan eti gibi erimişti.
Ben de açıklamalıyım ki ilk duyduğumda ben de şaka zannettim. Ancak daha sonra bu olay yaygınlaştı ve Chicago tabanlı forumlarda en gözde konu oldu. Gazetede Mary E.'nin haberi çıkmıştı ve öldüğü yazıyordu. Ve evet, intiharın nasıl gerçekleştiği hakkında hiçbir şey yazmıyordu. Artık bu konuyu araştırmayacağım. Hatta Mayıs'taki finallerimden beri araştıracak zamanım kalmadı.
Dünyanın bizi test etmesi için garip yolları vardır. Mary E. ile olan röportajımdan tam bir yıl sonra bir eposta aldım
To: jml@****.com
From: elzahir82@****.com
Subj: gülücük</p>
Eposta adresini buldum ve profilinden Smile.dog ile ilgilendiğini anladım. Aslında herkesin söylediği kadar kötü bir şey değil. Bak sana resmi atıyorum. Sadece sözleri yayıyorum.
Son satırı görünce kemiklerime kadar titremiştim.
Bir attachment dosyası vardı, doğal olarak, Smile.jpg idi. Çoğu zaman indirmiştim, ancak hepsi sahteydi. Düşündüm, ve hiçbir zaman Smile.dog'un lanetine katılmamıştım. Mary E.'nin hesabı beni korkutmuştu. Evet. Ama onun her zaman akıl hastası olduğunu düşünmüştüm. Bir düşünün. Smile.jpg nasıl olur da birilerini lanetleyebilir ki? Sadece gözleriyle lanetleyen bir yaratık.
Anlayamıyorum, peki neden efsane önceden beridir var?
Eğer dosyası indirseydim ve baksaydım, belki de Mary haklı çıkabilirdi. Belki de rüyalarımda bana sözlerini yaymam emrini verebilirdi. Ne yapmalıydım? Hayatımın geri kalanını Mary gibi mi yaşamalıydım. Yoksa bu bitene kadar savaşmalı mıydım? Belki de sözleri yaymalıyım, sonuna kadar. Peki nasıl, kime yaymalıyım?

-Paranormal

-Paranormal
Güzel bir gündü evde oturup bilgisayarımda oyun oynuyordum annem yemeğe çağırdı gelemezdim çünkü online oynanan bir oyunu durdurmak imkansızdı ne araysa oyunun üzerine pause işareti geldi neyse diyip yemeğe gittim annem odanın yanındaydı birşey söylemeden bana bakıyordu aşşağıdan ses geldi oğlum hadi yemeğe gel fakat nasıl annem yanımda hemen telefondan annemi aradım ve annem işte olduğunu söyledi o an ne yapacağımı bilemedim yanımdaki annemin gözleri sim siyah oldu ve kan ağlamaya başladı aşşağıdaki mutfaktan kulağımı rahatsız eden bağırma sesleri geldi hiç durmadan bunu bir insan yapamazdı odama koşarak geçtim ve kendimi kitledim hemen pencerenin önüne geçtim atlamayı denedim ve başardım atladım ama tam koşarak gidecekken annem önüme çıktı biryeremi gidiyorsun dedi o anda ne diyeceğimi şaşırdım hiçbirşey diyemedim gök yüzü bir anda karardı gecenin körü oldu yoldan geçen insanlar neden umursamıyordu gözümü kapattım rüyadır dedim tekrar açtığımda evdeydim hemen kapımı açtım, açmaz olaydım.

-The Expressionless / İfadesiz

1972 Haziranında, Cedar Senai hastahanesinde beyaz, kanla kaplı bir cüppe giyen bir kadın belirdi. Şimdi, bu haliyle pek de şaşırtıcı olmamalı.
Sonuçta yakın çevrede insanlar sıklıkla kaza geçirip tıbbî yardım için en yakındaki hastahaneye geliyorlardı, fakat bu kadında onu görenleri dehşete düşüren ve kusmalarına neden olan iki şey vardı.
İlki, tam olarak insan olmamasıydı. Plastik mankene yakın bir şeye benziyordu, ama normak bir insanın maharetlerine ve akıcılığına sahipti.
Yüzü bir plastik mankeninki kadar kusursuzdu, kaşları yoktu ve makyaja bulaşmıştı.
Ağzında sıkışmış bir kedi yavrusu vardı. ağzı o kadar sıkı bir şekilde kapalıydı ki hiç bir diş görünmüyordu ve hala daha cüppesinden yerlere kan fışkırıyordu.
Kadın, daha sonra yavruyu ağzından çıkarıp bir kenara fırlattı ve yıkıldı.
Hastane girişine adım attığı andan, odaya götürüldüğü ve sedasyona hazırlanmadan önce temizlendiği ana kadar tamamiyle sakin, ifadesiz ve hareketsizdi.
Doktorlar, onu yetkililer gelene kadar dizginlemenin en iyisi olduğunu düşündüler ve kadın buna karşı koymadı.
Kadından hiçbir şekilde bir cevap, karşılık alamıyorlardı ve çoğu hasta bakıcı bir kaç saniyeden fazla doğrudan ona bakamıyor, fazlaca rhatsız hissediyorlardı.
Ancak bir diğer hasta bakıcı ona sakinleştirici vermeye çalıştı, kadın aşırı bir güçle karşılık verdi. Aynı boş ifadeyle aniden yataktan yükselirken iki çalışan onu tutmak zorunda kaldılar.
Duygusuz gözlerini erkek doktora doğru çevirdi ve alışılmadık bir şey yaptı. Gülümsedi.
O an, bayan doktor çığlık attı ve şoka girdi. Kadının ağzındakiler insan dişleri değildi daha çok uzun, sivri çiviler gibiydi.
Ağzının tamamen, zararsız bir şekilde kapanması uzun sürdü...
Erkek doktor bir an için gözlerini ona dikti ve sordu "Nesin sen böyle be?"
Adamı gözlemek için kafasını omzuna doğru eğdi. Gülümsüyordu.
Uzun bir ara oldu, güvenlik alarma geçirilmişti ve koridordan gelişleri duyulabiliyordu.
Yaklaştıklarını duyduğunda, ileriye fırladı, dişlerini adamın boğazına geçirdi, şahdamarını söktü ve adamı yere düşmesi için bıraktı, nefes almaya çalışırken adam, kendi kanında boğuldu.
Kadın, ayağa kaltı ve adamın önünde durdu. Adamın gözlerindeki yaşan belirtisi yok olurken, kadın yüzünü arada neredeyse boşluk kalmayana kadar adamın yüzüne yaklaştırdı.
Daha da yaklaştı ve adamın kulağına fısıldadı.
"Ben... Tanrıyım..."
Kadının sakince yürüyüp giderken güvenliği selamlayışını izlerken doktorun gözleri korkuyla doldu. Gördüğü son şeyler, kadının herkesten kendine teker teker ziyafet çıkarmasıydı.
Olaydan kurtulan kadın doktor onu "İfadesiz" olarak isimlendirdi.
Kadını bir daha gören olmadı.

Channel 666 (666.Kanal)

Channel 666 (666.Kanal)
Bir yaz akşamı...hararetli ve bunaltıcı.Evde yanlızdım.Bilgisayar oynuyordum.Annemler düğüne gitmişlerdi ve beni evde bırakmışlardı.Bilgisayar oynamayı severdim fakat bilgisayardan bir süre sonra sıkıldım ve televizyon izlemeye salona gittim.Televizyonumuzda gerçekten çok kanal vardı.Hepsini gezememiştim bile.Aklıma bütün kanalları teker teker gezmek geldi.Gezmeye başladım.
10,20,50,90,200,400,600,650...Kanalların hepsinde reklamlar vb.şeyler vardı.hepsi sıkıcıydı.666.Kanala gelene kadar.Kanal bir müzik kanalına benziyordu ama biraz garipti.Sağ köşede yazar ve şarkı adı yazıyordu ama bunlarda bir gariplik vardı...
Yazar:Clomph
Şarkı adı:Death Time
Şarkı adına bakılırsa metal bir müzik diye tahmin ettim.Clomph diye bir şarkıcıyı daha önce duymamıştım.Neyse.Dinlemeye başladım.Şarkı başladığında kıvırcık sarı saçlı küçük bir kız bir melodi söylüyordu.Ama kızın gözleri içine çöküktü ve ağzıda simsiyahtı.Korkmaya başlamıştım.Hemen 667.kanala geçmek için ''ileri''tuşuna bastım fakat ekranda bir kutucuk belirdi ve kutucukta ''You can't Run.'' yani ''Kaçamazsın'' yazıyordu.Hiçbirşey yapamıyordum.Ne televizyonu kapata biliyordum nede sesi kısabiliyordum.Ve melodi bitti,sözler başladı...
Bir,İki,Senin için geldi,
Üç,Dört Kapını iyi ört,
Beş,Altı Yanından ayırma bıçağı,
Yedi,Sekiz Etrafına iyi bak deriz,
Dokuz,On Bu senin için son.
Gözlerimden yavaşça yaşlar süzüldü.Ellerim titriyordu.Bir anda kapı gıcırtısı sesi duydum.Ev kapısına baktığımda açılmıştı.Hemen mutfağa koşup elime bir bıçak aldım.Bir anda vazo devrildi.Vazonun yanına baktığımda birşey yoktu.Kafamı hızlıca çevirerek etrafa bakınıyordum.Televizyon bir anda kapandı ve Salonun kapısının karşısında birşey belirdi.Bir insana benziyordu ama değildi.Ağzı kocamandı,Kulağıyla birleşmiş dev halka küpeleri vardı,Yılan gibi gözleri vardı ve keldi.Açıkcası çok korkunçtu.Bir anda etraftan kayboldu.Sonra yanımda tekrar belirdi.Bıçağını göğsüme sapladı ve çevirdi.Sonrasında hastanede uyandım.Göğüsüm sarılıydı.Annem yanıma geldi ve ne olduğunu sordum.Bıçaklanmışım.Gördüklerim rüya değilmiş.Salonun duvarında bir yazı bulmuşlar.''Henüz çok gençsin.



Sızıntı

Sızıntı
Yağmur mevsimi, yaz aylarında erkenden başlardı. Bu haziran da bir istisna olmamıştı. Beklenmedik bir şey değildi, adam yemek odasının tavanından yağmur suyunun sızdığını fark etti. Bunu pek umursamadı, sızıntının olduğu yere uzunca bir kova yerleştirdi ve böylece suyun kesileceğini düşündü. Ancak yağmur devam etti, ve adam biliyordu ki kovanın fazla suyla dolup taşma riski vardı. Sabah işe gidiyor ve akşam gelince ilk iş olarak kovayı boşaltıyordu. 
Sonunda, sızıntının kaynağının tavandaki bir hasardan kaynaklandığını fark etti. Beyaz tavanın rengi, sızıntının olduğu yerde bir gölge gibi açık kahverengiye dönüyordu.
Adam, hava durumunu kontrol etti ve önümüzdeki on gün içerisinde düzensiz olarak yağmurun devam edeceğini gördü. Adam, tavanın küfleneceğinden endişelenmeye başladı ve son çare olarak bir tamirci çağırmaya karar verdi.
Ama ne yazık ki, tamiri kendi başına yaptırma yetkisi yoktu. Yalnız onun ev sahibi bunu yaptırabilirdi. Bu sinir bozucu bir politikaydı. Adam ev sahibini aradı ama kendisine ulaşamadı. Ona tavanın durumunun iyice kötüye gitmekte olduğunu söyleyen birkaç sesli mesaj bıraktı. Ev sahibi nasıl bu kadar ahmak olabilirdi, telefonlara bile çıkmıyordu. Üstelik onunla genelde ayda 2 kere konuşurdu. Adam en sonunda, tavandaki zarardan kendisinin sorumlu tutulamayacağını düşündü. Ne de olsa ev sahibi telefonlara bile cevap vermeye tenezzül etmiyordu.
Bir gece, adam ani bir kırılma benzeri, kuvvetli bir sesle uyandı. Hızlıca başucu lambasını açtı ve belli belirsiz devrilmiş bir insanın boylu boyunca döşemede durduğunu gördü. Koşarak apartmanı terk etti ve polisi aradı. Etrafa insanı kusturacak dereceden iğrenç bir koku yayılmıştı.
Adam, omuzlarına serilmiş bir battaniye ve elinde sıcak bir kupa kahveyle polis karakolunda soluklanıyordu. Yalnız bir şey düşünüyordu. Tavanında bir ceset vardı ve su, tavanı yıprattığından tavan bu ağırlığı taşıyamadı, sonrasında onun açığa çıkmasını sağladı. Şimdi, yağmur suyu nedeniyle tanınmaz hale gelen ceset üzerinde otopsi uygulanıyordu. Adam beklerken, ev sahibine aradı ve sonunda ona ulaştı. Telefonda ona durumu açıkladığı anda ev sahibi panik oldu. Adama, bir anca önce oradan çıkması ve yanına gelmesi için yalvarıyordu. Bu arada, bir dedektif ona doğru yaklaşıyordu. Cesedin kimliği tespit edilmişti.
“Bayım, cesedin kimliğini tespit ettik. O Richard Thompson. Ve bu ceset en az 1 yıllık.”
Telefon dehşet içindeki adamın elinden kaydı ve yere yuvarlandı. Ceset, ev sahibine aitti.
Peki o öldüyse bunca aydır, hatta az önce bile, telefonda konuştuğu kimdi?